İznik, Türkiye’nin Bursa ilinin bir ilçesi ve ilçenin merkezi olan şehir. Adını şehirden alan İznik Gölü’nün doğu kıyısında, Bursa’nın kuzeydoğusunda yer alır. 2014 sayımı itibarı ile nüfusu 42.727 kişidir.
İznik adı, şehrin eski adı olan “Nikea”dan gelmektedir. Dönemde yaygın bir dönüştürme kuralına göre Yunanca adın önüne ‘sur içinde’ anlamında olan is eki getirilerek İsnikea adı Türkçede İznik olmuştur.
Tarihçe:
İznik’te ilk yerleşimin MÖ 2500 yıllarına uzandığı sanılmaktadır. MÖ 7. yüzyıl öncesinde burada kurulan yerleşime ‘Helikare’ denmekteydi. Makedonya İmparatoru III. Aleksandros’in generali Antigonus tarafından MÖ 316 yılında kent Antigoneia adını almıştır. Aleksandros’in ölümünden sonra Antigonus ile general Lysimakhos arasındaki savaşı kazanan Lysimakhos kente, Antipatros’un kızı olan eşinin adını vererek şehir bu tarihten sonra Nikea (Yunanca: Νίκαια) adıyla anılmaya başladı. Semavi Eyice ‘nin araştırmalarında ise,o bölgede Trak kavimi göçlerinden önce Helikare adında bir antik kentin ortaya çıktığını görmekteyiz demiştir. MÖ 293’te Bitinya Krallığı’na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Astronominin en önemli isimlerinden biri olan Hipparkos bu dönemde İznik’te doğmuştur. Bir süre Bitinya Krallığı’nın başkenti olan Nikea daha sonra Roma’nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürür.
325 yılı yazı başında Hristiyanlık için çok önemli olan Birinci İznik Konsili, İznik’de toplanmıştır. İmparator I. Konstantin’in da katıldığı toplantıda Hristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikea Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsilden sonra kabul edilmiştir. 787 yılında İznik Ayasofya’sında VII. Konsül toplandı.Ayrıca VI. Haçlı Seferi sonucunda Bizans İmparatorluğu İstanbul’u kaybedince İznik’te Bizans Hanedan üyeleri tarafından İznik Latin İmparatorluğu kurulmuş ve bu imparatorluk daha sonra İstanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmuştur.
1075 ile 1086 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Nikea; 1097 yılında, Birinci Haçlı Seferi sırasında gerçekleştirilen kuşatma sonrasında tekrar Bizans İmparatorluğu’na geçti. 1105 yılında tekrar Selçukluların kontrolüne geçen şehir, 1147 yılında bir kez daha Bizans egemenliğine girdi. 1328-1331 yılları arasında gerçekleştirilen kuşatma sonrasında Osmanlı Devleti tarafından ele geçirildi. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. İznik Medresesi’nde birçok ünlü ders verdi. Dâvûd-i Kayserî, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî gibi tasavvuflar İznik’te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik’te inşa edildi.
14., 15. ve 16. yüzyıllarda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.
Coğrafya:
İlçenin yüzölçümü 753 km2, rakımı 85 metredir. Konum olarak Bursa ilinin Kuzeydoğusunda, İznik Gölü’nün doğusundadır. Bursa şehir merkezine 76 km uzaklıktadır. Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara bölümünde yer alır. Bölgede ılıman Marmara iklimi görülür. İdari olarak 1930 yılında Bursa’ya bağlandı.
İlçe 29-30′ (Müşküle mahallesi batısı) ve 29-57′ (Elmalı mahallesi doğusu) doğu boylamları ile 40-21′ (Hisardere tepesi) ve 40-37′ (Ayvaşa dağı) kuzey enlemleri arasındadır.
Ekonomi:
Ağır sanayi yatırımlarının bulunmadığı İznik ovası, zeytin, üzüm, şeftali, kiraz, erik, armut,elma, ceviz, domates, taze fasulye, brokoli, brüksel lahanası ve toprağının olduğu kadar ikliminin de elverişli olmasından dolayı birçok sebze ve meyve yetişmektedir. Bölgedeki 3 resmi sebze ve meyve hali mevcuttur. İznik’te üretimi yapılan tarımsal ürünler içinde zeytin, çiftçi ailelerinin %70 gibi bir kısmının gelir kaynağı olarak birinci sırayı almaktadır.Yöreye has bir ürün Müşküle üzümü, ilçede halen yetiştirilmektedir.
İlçenin doğası, arkeolojik ve tarihi kalıntıları ile gölün doğal kıyı şeridi piknik yapmaya elverişli geniş ağaçlık alanlarıyla turizme canlılık katar. Hacı Osman Köyü ve çevresinde yamaç paraşütü ve çim kayağı sporları için uygun alanların tespiti ile bu sporlara ilgi duyanlara ev sahipliği yapmaya başlamıştır.
Son yıllarda Sansarak mahallenindeki doğal şelale sayesinde dağ trekking sporu başlamıştır. Her hafta İstanbul’dan ve diğer yakın metropolllerden günü birlik turlar düzenlenmektedir.
İznik Gölü’nde tatlı su ıstakozu ve yayın, sazan, akbalık, gümüş gibi 27 değişik balık türü bulunur. Gümüş balığının tamamı ihraç edilir; diğer ürünler bölgede tüketilir.
Tarihi binalar
- Ayasofya Müzesi, Bizans erken döneminde inşa edilen kilise, Osmanlı döneminde camiye çevrildi. 787 yılındaki Konsil bu kilisede toplandı. I. Dünya Savaşı sonrasında Yunan işgali sırasındaki bir yangınla kullanılamaz hale gelen yapı, 2007 yılına kadar harap haldeki yapı, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
- Roma Tiyatrosu
- I. Murat Hamamı
- Süleymanpaşa Medresesi, günümüzde turistik amaçlı çini eserlerin satıldığı atölyeler tarafından kullanılmaktadır.
- İznik Kilisesi
- Zoimesis Tes Theotokos
- Aziz Tryphonos Kilisesi
- Sarı Saltuk türbesi
- Yeşil Cami
- İznik Müzesi, 1338 yılında Osmanlı Padişahı I. Murad tarafından annesi Nilüfer Hatun adına imaret olarak yaptırıldı. 19. yy sonlarına kadar çalışan imarethane, 1965 yılında müzeye çevrildi. Müzede İznik ve çevresindeki arkeolojik kazılarda çıkarılan eserler sergilenmektedir.
- Dikilitaş (İznik) Elbeyli mahallesi sınırlarında Roma eseridir.
Kültürel değerler:
- Çinicilik (Dünyanın eşsiz ve meşhur İznik Çinileri halen 47 atölyesi ile işlenmeye devam etmektedir.)
- 2010 yılında ilk defa İznik Festivali düzenlenmiştir.
- İznik Zeytini (Bölgenin en verimli zeytin üretimi yapılmaktadır. Özelliğini ince kabuklu ve ufak çekirdekli yapısı ile zeytin üreticeleri dünyanın her yerine zeytin ihracatı yapmaktadır.)
- İznik Zeytin Yağı (Bölgedeki organik tarımın çoğalması ile birlikte en kaliteli zeytin yağ üretimine 2007 senesinde patlama yapan zeytin yağı tesisleri ile devam etmektedir.)
- Üzüm (İnce kabuklu ve cinsine göre çekirdekli ve çekirdeksiz üretimi vardır. Meşhur Müşküle üzümü halen mevcuttur.)
- Tarihi Yapısı (Başkentlik yapmış olmasının yanında 1. ve 7. konsülün İznik’te yapılması hristiyanlık için bir nevi Hac yeridir.)
İznik tarihi camileri:
- Yeşil Cami, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırıldı. 1378-1391 yılları arasında mimar Hacı Musa tarafından inşa edilen yapı, Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Yeşil çinileriyle ünlüdür.
- Şeyh Kudbettin Camii
- Hacı Özbek Camii
- Eşrefzade Camii
- Mahmut Çelebi Camii
- Asmalı Cami
- Elmalı Köyü Tarihi Camii
Kaynak:Wikipedia
ÇİNİ SANATI VE İZNİK ÇİNİSİ HAKKINDA BİLGİ
Çini Nedir?
Çini sanatı, kökleri Anadolu Beylikleri ve Selçuklular’a uzanan ama altın çağını Osmanlı ile yaşayan bir el sanatı. Temelde toprağın fırına girmeden önce şekillendirilip renklendirildiği, sonrasında da en çok mimari yapılarda duvar kaplaması ve dekor malzemesi olarak veya kap, tabak, vazo, sürahi gibi günlük kullanıma dayalı eşyaların kaplanmasında kullanılan, çeşitli tekniklerin bir araya gelmesinden oluşan bir sanat.
İznik Çinisi
Osmanlı’da çinicilik, 1500’lü yıllarda porselene alternatif bir yapı malzemesi olarak üretme amacıyla başlıyor. Çinliler porseleni 1300 derecede yapıyor ama o zamanlar Osmanlı’da 1300 dereceye uygun fırın yok. Dolayısıyla yeni bir teknik geliştirmeleri gerekiyor. Onlar da İznik’in beyaz kili, cam ve yüksek silisyumdan oluşan bir harç yapıyorlar. Silisyum çininin harcındaki ana madde. Bu karışım 1300 derecelere gerek kalmadan 900 derecede pişebilen ve piştiğinde porselen görünümü alabilen bir karışım olduğundan dünyada ünleniyor.
Osmanlı’da İznik Çinisinin Altın Çağı ve Düşüşü
Yavuz Sultan Selim Doğu seferinde, 20’den fazla çini ustasını Horosan, Kaşan ve Tebriz gibi şehirlerden toplayıp, bir kısmını İznik’e bir kısmını da saray nakkaşhanesine yerleştiriyor. İşte böylece seri üretim çini devri başlıyor. Saraydaki nakkaşhanede çalışan çini ustaları Osmanlı’ya has desenler üretiyorlar ondan sonra da bunları şablon halinde İznik’e yolluyorlar. Hangi yapının ne kadar metrekaresi çini ile kaplanacaksa, İznik’teki Kadı Efendi’ye ferman geliyor, Kadı Efendi de çinicilerin Ahi Teşkilatı içindeki loncalarının başında bulunan baş çiniciyi yani kaşicibaşıyı çağırıyor ve sipariş edilen miktar İznik’teki irili ufaklı 150 atölye arasında pay ediliyor. Böylece kısa zamanda istenilen sipariş tamamlanıyor. Bu noktada usta çırak ilişkisine dayanan ve belli bir iç disipline sahip, sanatçı ve zanaatkarlardan oluşan loncalara ayrılmış Ahi Teşkilatı’nın payı büyük. Çünkü bu şekilde hem üretilen çinilerin kalite kontrolü sağlanmış oluyor ve hem de çini piyasası çok daha adil bir şekilde yürütülmüş oluyor. Bu şekilde İznik’te üretilen çinilerin en güzel örnekleri, Süleymaniye Cami, Kanuni türbesi, Hürrem Türbesi, Rüstem Paşa Cami, Topkapı Sarayı, Şehzade Mustafa Türbesi, Eyüp Sultan Cami gibi yapılarda görülebiliyor.
17. yüzyılda çinide bir duraksama oluyor. Çünkü 17.yy Osmanlı için karışık bir dönem. Saraydan hem sipariş gelmiyor sipariş gelse de yeterli lojistik ve hammadde desteği gelmiyor. Örneğin sırlarda boyanın titremesini ve akmasını önleyen, aynı zamanda matlaştırıcı görevi gören kalay oksit dışarıdan getirtilen bir madde. Sırlama konusunda illa ki inorganik madde şart çünkü organik maddeler o kadar yüksek ısılara dayanıklı değiller. Fırınların yeterli ısıya ulaşmasını sağlayacak odunların ise Karamürsel’den getirtilmesi gerekiyor. Tüm bunlar belirli bir organizasyon desteği gerektiriyor. Bu destek gidince ustaların eli kolu bağlanmış oluyor. Zamanla kalay oksit yerine çinko oksit kullanılmaya başlanıyor ama çinko oksit de boyaların tonunu değiştiriyor, sırrı sarartıp çatlaklara neden oluyor. Böylece ilk zamanki çinilerin kalitesi kalmıyor ve 17. yy’da bu iş bitiyor.
Çini Nasıl Yapılır?
Öncelikle desen çiziliyor ve çizilen desen üzerinde iğne delikleri ile üzerinden geçiliyor.
Tabi zamanında transfer kağıdı olmadığından, aynı motifi yapabilmek için hindi kursağını gerip zar gibi olan deri üzerinde tekrarlanacak motifi deliklerle işleme gibi teknikler kullanılıyor.
Daha sonra deliklenen desen bir plakanın üzerine konuluyor ve üzerinden karbon geçiliyor. Karbon yani kömür tozu deliklerden alta geçince desen ortaya çıkıyor.
Ondan sonra kontur denilen siyah boyayla kenar hatları belirleniyor. En son istenilen renkler üzerine konuluyor, sırlanıyor ve fırına veriliyor.
TARİH BOYUNCA KULLANILAN FARKLI ÇİNİ TEKNİKLERİ
Elbette çinicilikte Eski Yunan’dan Selçuklular’a biriken bilgi birikiminden türeyen onlarca teknik var. Mesela Selçuk tekniğinde opak örtücü bir sır lazımken İznik çinisinde sır altı tekniği kullanılıyor. Bizansın skrafito tekniği ve slip tekniği denen bezeme tekniği varken. Eski Yunan’ın da neolitik zamanlardan kalma teknikleri var.
İznik Çini Atölyeleri
Adil Can Nursan Sanat Atölyesi
Atölyenin kurucukarı Adilcan Bey ve eşi Nursan Hanım. 2 oğulları ile beraber bu atölyede geleneksel İznik çinisi yapıyorlar. Ayrıca geleneksel teknik, malzeme ve motifleri kullanarak 13 dönemin farklı çini üsluplarını hayata geçiriyorlar. Derste tüm çizimden boyamaya ve pişirmeye kadar kendi çininizi kendiniz yapıyorsunuz. Bir yandan da çini nedir, seramikten farkı ve dönemleri nedir ilk elden öğreniyorsunuz. Kısa ya da uzun ders almak, atölyelerini ve dükkanları ziyaret etmek isterseniz 7 gün atölyedeler. Ücret: 1 saati 25 TL.
Adres: Adil Can Nursan Sanat Atölyesi, Mustafa Kemal Paşa Mahallesi, Orhan Gazi Caddesi., Aziz Sürük Sokak No:1, 16860 İznik/Bursa Tel: (0224) 757 65 29 Web Sitesi: www.adil-can.com Konum için tıklayın.
Eşref Eroğlu Sanat Atölyesi
Biz gitmedik ama bir diğer ünlü çini atölyesi de Eşref Eroğlu Sanat Atölyesi.